19 Ekim 2010 Salı

42

Bir otostopçu'nun galaksi günlüğün'de evren hayat ve nihai olan her şeyin cevabının 42 olduğu yazar. Bizim (yani biz derken biz insanlar yani artistik bir şekilde söylemek istersek homo saphiens) 46 adet kromozumumuz vardır. Yani 23 çift. 46 yerine 42 adet kromozumuz olsaydı o zaman nihai cevabın sorusu "bir insanın kaç kromozomu vardır?" olabilirdi ama bu varsayımı yapmak 46 ya 4 ekle 50, 50 yi ikiye böle 25, 25 ten 5 çıkar 20, 20 yi ikiyle çarp 40 yani mhp'nin 40. yılı demek gibi bir şey. Neyse ne diyorduk 46 adet kromozomumuz var bunların 23 adedini sevgili anneciğimizden (ovum) diğer 23 adedini de sevgili babacığımızdan (sperm) alırız. Bu noktada konuya dönmeden mayoz ve mitoz bölünmeye değinmek isterim. Mayoz bölünme haploid sayıda kromozom içeren gametleri oluşturan hücre bölünmesi, mitoz bölünme de somatik hücrelerde görülen her hücrenin kendisinin aynı olan iki hücreye bölünmesidir. Konuya dönersek 46 kromozomumuz vardı ama eger down sedromluysak bu sayı 47 ye çıkmaktaydı. Down sendromu genellikle 21. kromozom çiftinin fazladan bir kromozoma ev sahipliği yapması kaynaklıdır. Ayrıca yeri gelmişken belirtmek hatta ve hatta kuşe kağıda bastırıp memleketin her yanına asmak isterim ki 23 anneden 23 babadan aldığımız bu kromozomlarda cinsiyetimiz babamızdan aldığımız kromozomlar tarafından belirlenir. Bu bilgiden haberi olmayan nice insan (ki ben onlara insan demek konusunda şüpheliyim) erkek çocuk doğuramadığı için kadını suçlar oysa olay babada bitmektedir.

14 Ekim 2010 Perşembe

Gel pisi pisi var mı senin gibisi?

Şehri kediler basmış!

                            http://ikedi.info/blog/

Paylaşmadan Geçemezdim- Tuna Erdem -Temmuz 2005

“yaratıcısı george lucas’ın da dile getirdiği gibi “yıldız savaşları”, özelde “anakin nasıl ve neden darth vader'a dönüştü?", genelde ise "insan nasıl ve neden karanlık tarafa geçer?” sorusunun cazibesine dayanıyor. son film nihayete erdiğinde, ardında, yorumlarımızın harcıyla karılmayı bekleyen birçok olası cevap bırakıyor bu sorulara. daha genel soruya cevabı, bilge yoda çoktan vermişti zaten: “korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ıstıraba, ıstırap ise karanlık tarafa götürür”. ancak bu o kadar genel bir cevap ki, hem anakin’e, hem de kendi özelimize bağlamak bize kalıyor. daha özel soruya, “anakin hangi noktada karanlık tarafa geçti?” sorusuna ise üçleme, bir değil bin bir cevap veriyor: kum adam soykırımını gerçekleştirdiğinde mi? kont dooku’yu öldürdüğünde mi? mace windu’nun ölümüne sebebiyet verdiğinde mi? çocuk yaştaki jedi çıraklarını katletmeden önce hala geri dönüşü var mıydı? yoksa kıskançlık krizine kapılıp sevdiği kadını boğmaya kalkmasaydı, yine de karanlığa mahkum olabilir miydi? soykırım, yargısız infaz, sahip olma arzusu...bunlardan hangisi karanlık tarafa geçiriyor insanı?

tek bir geri dönüşü olmayan nokta aramaya başladığımızda, karanlık tarafa geçişi bir süreç değil, tekil bir eylem olarak algılamaya kalktığımızda, soru işaretleri çoğalarak arapsaçına dönüşüyor. buna da şaşmamak gerekiyor. ne de olsa, her noktanın bir geri dönüşü olduğunu, anakin’in son nefesini aydınlık tarafa vereceğini zaten biliyoruz. demek ki tekil eylemler ile genelgeçer motivasyonları arasında, her iki tarafı birbirine bağlayacak bir ara aşamaya odaklanmamız, özeli genele, soyutu somuta ilişkilendirebilmemiz gerekiyor.

bu ara aşama, anakin’in rüyaları olarak geliyor karşımıza. yukarıda anılan eylemlerin müessibleri, anakin’in bölüm iki’de, annesinin acı çektiğini, bölüm üç’te ise karısının doğum yaparken öldüğünü gördüğü rüyalar ki, yoda’nın karanlığa giden yolun ilk durağı olarak belirttiği korkuyla harmanlanmışlar. nedenleri rüyalarda yatan eylemlerle karşı karşıya olduğumuza ve yoda bize, karanlık tarafa giden yolun tümüyle duygulardan örülü olduğunu söylediğine göre, gücün karanlık yanını , psikanalizin karanlık kıtası, bilinçdışında aramamız gerekiyor. eğer freud’un iddia ettiği gibi her rüya, bilinçdışı bir arzumuzu tatmin ediyorsa, anakin’in neden annesinin acı çekmesinin, padme’nin ise doğum yaparken ölmesini arzuladığını anlamak bize düşüyor.

psikanalitik açıdan anakin’in temel sorunu babasız oluşu; bakire doğumla dünyaya geldiğinden, anneyle başbaşa büyümesi. aynı bakış açısına göre baba, anne ile çocuk arasındaki ruhsal göbek bağını keserek, çocuğun topluma doğmasını sağlayan kişiye verilen isim. çocuk, anneden kopmadan birey olamıyor, toplumdaki yerini bulamıyor zira. anakin’i annesinden, en azından fiziksel figür olarak koparan ilk baba figuri qui gon jin oluyor. gelgelelim henüz ruhsal bağı kopartmadan ve anakin’i jedi toplumuna kabul ettirmeden ölüyor. yerini başka bir baba adayına obi wan’a bırakıyor. obi wan, ilk baba figürünün çırağı olduğundan , anakin için babadan ziyade bir “abi” konumunda ve sık sık ışın kılıcını düşürmesinden, on kez anakin tarafından kurtarılmasından, üst üste iki kere kont dooku ile dövüşürlerken bayılıp kalmasından da anlaşılacağı üzere “fallus sahibi” yani iktidar temsilcisi bir baba olamıyor. anakin’in “bana babam kadar yakınsın” dediği obi wan, babalık görevinde başarısız oluyor, anakin’in koşa koşa annesine dönmesini engelleyemiyor, yani anakin’i kastrasyon tehdidiyle durdurmak şöyle dursun, kendisi kastre olmuş, iktidarsız bir erkek figürüne dönüşüyor. ona anneyi yasaklayacak, anneden vazgeçmesini sağlayacak bir babadan mahrum olan anakin de, gözden ırak olsa da annesiyle yek vücut olduğunu düşünmeye devam ediyor. eğer anne ile çocuk ayrılmaz bir bütünün parçalarıysa, annenin, çocuk yanında değilken acı çekmemesi de olanaksız. annenin acısı bu bağın kanıtı olduğundan, anakin rüyalarında arzusunu tatmin etmiş oluyor.

baba eksikliğinin yarattığı sorunu anakin, annesinden ayrıldığı anda, padme’ye aşık olarak katmerliyor. ilk tanışmalarının anakin küçük bir çocuk, padme yetişkin bir kadınken gerçekleşmiş olması bile, anakin için padme’nin bir anne figürü olduğunu kanıtlamaya yetiyor. bir de buna, padme’nin sadece yetişkin değil, kraliçe, yani mutlak iktidar sahibi bir kadın, anakin’in sadece çocuk değil, köle yani iktidardan tümüyle mahrum bir çocuk olduğunu bilgisini eklemek gerekiyor. bu şartlarda anakin için padme’nin bir anne ikamesi, annesinin yerine koyduğu arzu nesnesi olduğuna şüphe kalmıyor. padme’nin tam da anne olurken ölmesini istemesinin nedeni de bu. padme başkasının annesi olduğu anda, anakin’in annesi rolünde ölecek zira. anakin için padme’nin hamileliği, anne-çocuk modelindeki ilişkilerine ihanet etme biçimi ve bu yüzden ihanete uğradığı sonucuna çarçabuk kapılıveriyor. bir yandan da, padme’yi obi wan’dan kıskandığına göre, çok gecikmiş bir oedipal çatışmaya giriyor. bu açıdan anakin’in palpatine’de onu anneden koparacak kadar güçlü, fallus sahibi bir baba aradığını, ama tam da bu baba figürü onu anneden koparmak yerine, anneyi sonsuza kadar elinde tutmasını sağlayacak bir vaatte bulunduğu için ona bağlandığını düşünmek mümkün. nitekim palpatin sonunda, babalık etmek şöyle dursun, anakin’in küllerinden darth vader’i doğurarak, düpedüz annelik rolü üstleniyor.

kısacası yoda’nın dediği gibi karanlık tarafa yolculuk, korku ile başlıyor: anneden kopma korkusuyla. nitekim küçük anakin “konunun annemle ne ilgisi var” diye sorduğunda yoda, “her türlü ilgisi var” cevabını vermişti. bu korkunun kendini, kehanet tadında rüyalarla boşa vurması da boşuna değil. psikanalist adam philips “korku, nesnesi gelecek olan ama kuşkusuz ancak geçmişten türetilebilecek bilginin yarattığı zihinsel durumdur. korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. korkunun öznesi, geçmişteki gelecektir. korktuğumuzda, bilmek dereyi görmeden paçaları sıvamaya dönüşür, adeta gelecek şimdiden olup bitmiştir” diyor. anakin’in padme’nin ölümünden korkusunun, geçmişte annesinin ölümünden türetildiğine, annesinin ölümünden korkmasının ise, çocukluğunda anneden kopma olasılığının repertuarından beslendiğine ve gelecek öngörülerinin her birinin, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşerek, geleceği şimdiden olup bitirdiğine şüphe yok. nitekim luke’a eğitimini yarı yolda bıraktıran da geleceğe ilişkin bir korku, bir kehanet olmuştu. luke buna rağmen anakin’in düştüğü hataya düşmüyorsa, bu annesinden daha doğum anında kopmasından ve adıyla müstesna iktidar sahibi bir babası olmasından kaynaklanıyor.”

Padawan sorarım sana Freud kimdir?

Master: Psikoloji deyince hele hele çocuk gelişimi deyince hemen akla gelen bazı baba isimler vardır kimdir bunlar evlat?
Padawan: Freud, Erikson, Piaget, Vgotsky master
Master: anlat bakalım o zaman Freud'u
Padawan: Freud  id, ego, süper ego kavramlarını ortaya atar
id için "the dark side of our minds" diyebiliriz, superego insanlar ne der? bu yaptığım ahlaka uygun mudur? sorularını soran kısımdır, ego da superego dan azar yemeden id i memnun etmeye çalışan kısımdır.

bir örnekle özetlemek istersek:
Id "o kurabiyeyi hemen istiyorum" der. Ego "eğer kimse bakmıyorsa çabucak al at ağzına" diye cevaplar. Super ego da "yemeklerden önce kurabiye yemem yasak" diyerek onları azarlar.
ayrıca bir örnekte "bir otostopçunun galaksi günlüğü" isimli kitaptan vermek isterim bu olaya ki bu örnek başlı başına egonun ne olduğunu gösterir "if there is anything more important than my ego around, i want it caught and shot now" (bkz: Zaphod).

Psikoseksüel gelişim diyerek bir kuyuya taş atmıştır Freud ve kırk akıllı çıkaramamıştır bu taşı.
Psikoseksüel gelişim kuramında Freud insanın gelişimini çeşitli dönemlere ayırmıştır;

Oral Dönem: Adı üstünde bulduğumuz her şeyi ağzımıza attığımız dönem. 0-2 yaş arası geçirilir. Çocuk bu dönemde karanlık taraftadır. (yani idin egemenliği altındadır.) Bakıma muhtaç ve çaresizdir. Bu dönemde çocuğa özgüven duygusunu verdiniz verdiniz verememişseniz o çocuktan kolay kolay jedi olmaz.

Anal Dönem: 2-4 yaş arası geçirilen dönem. Çocuğumuz bu dönemde yürümeye başlar, çevresinde ne oluyor ne bitiyor kendince algılar. Tuvalet eğitimi bu dönemde alınır hatta hayatın merkezinde bu vardır. Tuvaletini doğru yere ve doğru zamanda yapmak çocuğun hayatının amacı olur. Bu esnada iyi, kötü, doğru, yalnış, ayıp gibikavramları öğrenmeye başlayan çocukta süperego filizlenir.

Fallik Dönem: 4-6 yaş arasında geçirilir. Bu dönemde çocuğumuzun uğraştığı krizler oedipus komplex ve iğdiş edilme korkusudur. Erkek çocuğumuz bir penisinin olduğunu keşfeder kız çocuğumuz ise neden bende yok triplerindedir. (Oedipus için ayrı bir yazı yazmak farz oldu nedir bu acep demeyin gelecek yazıları bekleyin / dayanamam ben diyorsan da yaz google a bak)

Latency (Gizillik) Dönemi: 6-12 yaş arasında geçirilir. Ego nun atağa geçtiği bir dönemdir kendisi.Çocuğumuz neden sonuç bağlantılarını kurar.Zaman mekan uzay algısı gelişir. Bu dönem ayrıcabirçocuğun jedi olabilecek yetenekleri olduğunu göstermesi için son şansıdır. Sonrasında kartlaşmış sayıldığından akademiye alınmaz.

Ergenlik dönemi: 12-20 yaş arası geçirilir. Padawanların masterlarına en çok baş kaldırdığı dönemdir. Çocuklukta bastırılmış şeyler bu dönemde su yüzüne çıkar. Zavallı ergenimiz birde bunları çözmekle uğraşır. Kimlik gelişimi için oldukça önemli bir evredir bu dönem.

Freud çocuk gelişiminin evrensel olduğunu söyler. Çin e de gitsen Mars a da orada gördüğün çocuklar aynı evrelerden geçer der. Hatta Tattooine e bile gitseniz oradaki çocuklar aynı evrelerden geçecektir. Ayrıcaçocuğumuz bu evrelerden geçerken pasiftir.

Master: Bugünlük bu kadar yeterli padawan gidebilirsin.
Padawan: Yuppi yani kem küm. saol master.

Sırf bu güzel afiş için gelinir bu toplantıya

9 Ekim 2010 Cumartesi

Çık Dışarı Sesini Duyur!

Küresel ısınmaya karşı 10 ekim 2010 günü, tüm dünya ile eş zamanlı olarak Türkiye’de de eylemce var. Saat 15.00 da Taksimdeyiz!

Kim, Kiminle, Nerede, Ne zaman?

Hakkımda kısmında bu blogu neden açtığımı belirtmiştim haliyle sizinde kafanızda biraz extra kredi biraz da eğlenme amacıyla yazılacak olan bu blogdan neler okuyacağınız hakkında bir fikir oluşmuştur. Öncelikle yapacağım imla hataları için şimdiden herkesten özür diliyorum ayrıca ayrı yazılacağı halde bitişik,bitişik yazılacağı halde ayrı yazdığım "de" eklerinden vs. vs. neyse yapacağım diyorum çünkü ne kadar dikkat etsemde arada bir kaç tane çıkacağını biliyorum. Ayrıca yazdıklarım sonuçta dersten ne anladığım olacak haliyle pek bir şey anlamış gözükmemem hocanın suçu değildir sonuçta Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır. Özür dileme kısmını bitirdiğime göre konumuza geçelim. Çocuk psikolojisinde bazı temel sorunlar (issues) var. Bana istediği oyuncağı aldırtmak için kendisini yırtıp ağlama krizine giren tek çocuk benimki mi? yoksa tüm çocuklar mı böyle vs. vs. öncelikle bu sorunlar (issues) nedir ne değildir bir onlara bakalım:

Nature/Nurture:
Buradaki olay sorunların insanın doğasından mı yoksa çevresel etkilerden mi kaynaklandığıdır. Kabaca "Bunun anası da böyleydi" ifadesi mi doğru yoksa "sen bu çocuğu böyle yetiştirdin hep senin suçun" ifadesi mi?

Continuous/Discontinuous:
Burada da olay gelişimin yavaş yavaş zamanla mı olduğu yoksa aşama aşama mı geliştiği yani bir benzetme yapmak gerekirse continuous eğimli düz bir yokuşu çıkmak gibiyse discontinuous merdiven çıkmaya benziyor.

Universal/Context:
Gelişimde süreçler günün koşullarından etkilenenler ve etkilenmeyip evrensel olanlar olarak ayırılmakta. Koşullardan etkilenenler genelde kültür, alışkanlıklar vs. Bu konuda bir örnek düşündüğümde aklıma Ece Temelkuran'ın Muz Sesleri isimli kitabında geçen bir olay geliyor. Kitapta Amerika'da olan kadın karakter ve sevgilisi başka bir evde yemekteler, yemek esnasında evin küçük kızı iyi geceler dilemek için aşağıya iniyor ama bu sırada düşüyor ve kafasını vuruyor ev sahibesi olan çocuğun annesi bir şey olmadığını ve çocuğa yukarıya çıkmasını söylüyor çocuğun düşmüş olmasına içi giden karakterimiz adını da verelim Deniz. Lavaboya gitmek için izin isteyip çocuğun odasına çıkıyor köken olarak Doğu'lu olan Deniz masadan aşırdığı ekmeği ağzında çiğneyip çocuğun şişmiş olan başına koymaya kalkarken bir yandan da eskiden babaannesinin ona yaptığı bu tedavi biçimini nasıl olupta hatırladığını düşünüyor ama düşen çocuğumuz kafasına koyulmaya çalışılan ekmeği görünce çığlığı basıyor. Pek açık bir örnek olmadı galiba ama idare edin artık.

Passive/Active:
Burada olay öznenin süreç içerisinde etken mi edilgen mi olmuş olduğu. Özne kendi yaptığı olandan etkileniyorsa active, süreçten etkilenip değişiyorsa durum passive oluyor.